19 Ocak 2013 Cumartesi

KARANLIK AYDINLIK...

                                                                                        
   Dün elektrikler kesildi aniden. Bir anda kapkaranlık bir yaşama gönderildik. İlk olarak karanlıkta dikkatlice ilerleyerek bir çakmak bulmaya çalıştım, sonra da ortalığı aydınlatması için bir mum arama telaşına giriştim. Yine kızdım kendime. Niye bu mumu el altında bir yere koymamışım ki? Mumu ararken mum haricinde daha önceden aradığım ama bulamadığım biçok şeyi buldum. Neyse en sonunda mumu da buldum.
   Önce söylendik. Niye gitti bu elektrikler, izleyeceğim dizi, tartışma programı, yarışma progamı vardı. “Ne olacak, kaçta gelir ki elektrik, Arızayı mı arasak?” Sonra şöyle bi düşündük. Bizi birbirimizden uzaklaştırmak için ne kadar da çok neden varmış diye. Sonra da çok hoşumuza gitti bu zorunlu karanlık molası.
   Uzun zamandır neredeyse iki çift lafı zar zor ediyorduk. Mum ışığının büyülü yansımalarının da etkisiyle acelesiz sözler gidip geldi aramızda. Televizyonsuz, radyosuz, internetsiz bu kaçamak  büyülü zamanlar mest etti bizi. Kanal kavgamız yoktu artık. Zaman ve mekan donmuş, sadece iki yavaş siluet sahne almıştı mum ışığı tiyatrosunda. Mum ışığındaki gölgelerimiz bile bu ani hız kesmeden çok mutlu olmuşa benziyorlardı.
   Ara sıra neden böyle frene basıp yavaşlamıyor ya da kısa süreliğine de olsa durdurmuyoruz ki yaşamlarımızı? Nasıl olsa durduğumuzda gaza basıp bizi geçenlere eninde sonunda bi şekilde yetişiriz ki. Hem yetişmeye de çalışmayalım ya, yetişmesek de pek birşey kaybetmiş olmayız bence. Onlara yetişebilmek için psikolojimizi, mutluluğumuzu, huzurumuzu kaybetmeyelim o yeter bize.
    Zaman denilen ve durdurulamayan şey uzun bir zamandır yani büyüdüğümüzden beri çok mu hızlı akıyordu ne? Birkaç dakika kendimizle, sevdiklerimizle başbaşa gelemez olduk. Oysa ben kendime şu soruları sormak istiyorum:
- Ben kimim?
- Ne yapmak istiyorum? 
- Yapmak istediklerimi ne ölçüde gerçekleştirebiliyorum?
- Neler beni iyi, neler kötü hissettiriyor?
  Ama suç bizde. Her şeye yetişelim, herşeyde dört dörtlük olalım derken yorulduk, yıprandık. 
  Farkında olmadan dua etmeye başlamıştım. Gelmesin elektrikler diye. Hatta bugün değil bi kaç gün daha gelmesin, karanlıkta karalım diye.
  O zaman belki elimizdeki şeylerin kıymetini daha iyi anlarız. Birbirimizi daha iyi anlarız. Belki insanların birbirini tüketmesi biter. Ve belki de kısa süre önce hemen bitmesini istediğimiz karanlıkla birlikte, ışıkta kararan ruhumuzlarımız aydınlanır.

NOT: Bu yazıyı bu sabah iki arkadaşımla konuştuktan sonra yazdım. Bu yazı onlar için. Onlar kendilerini biliyorlar... Sizi çok seviyorum...

8 yorum:

  1. canım ne güzel yazmışsınn.. Arada ışıkları kapayıp karanlıkta kendimizle ve sevdiklerimizle kalmak gerek.. O kadar düşünmeden yaşıyoruzki neyi nasıl kaybettiğimizi, zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyoruz..
    Kendine sorduğun soruları bende bikaç zamandır kendime soruyorum.. İyi geliyo.. =)

    YanıtlaSil
  2. aynen öyle canım bi bakmışı ömür bitmiş...
    kafanı duvarlara vursan ne fayda...
    bende bu soruları sadece ben mi soruyorum diyordum... :)

    YanıtlaSil
  3. işteeee hayatı çözen sözler.
    :)
    elektrik kesilmeden de hayata önem versek değil mi.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ah onu bir başarabilsek deep ah bi başarabilsek...
      o zaman ortada çözülmemş hiç sorun kalmayacak ki...

      Sil
  4. o zaman ikisini de yapsan yaaa.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tabikisi de yaparım deep ama bugün değil en erken perşembe malum kardeşimin ameliyatı benim sınavım ancak o zamana biter :)

      Sil