29 Ekim 2012 Pazartesi

BAYRAM... BAYRAM... VE YİNE BAYRAM...

     Tam 11 gün olmuş yazmayalı. Niye bu kadar yazmadım diye düşündüm. Sonra dedim e normal yani iş son günlerde çok yoğundu. Bi de malum bayram vardı. Ve onun öncesindeki zorunlu temizlik ve hazırlık seramonisi :( Canım çıktı yaa. Ev temizle, yaprak sar, lahana sar, baklava yapmaya çalış valla artık arefe günü  pilim bitmişti. Zaten Kurban Bayramında iş hiiiiç eksik olmaz. Gelen misafirleri ağırla kahve yap, çay yap, ikramlıkları getir... Bütün bayramım böyle geçti. Evde yan gelip yatanlara çok özeniyorum valla.
    Bayramın ikinci günü köyümüze gittik. Babannemi, büyüklerimizi bayramlamaya. Babamın kabri köyümüzde. Onu ziyaret ettik. Uzun  uzun konuştum onunla. Hayat ne kadar garip ya. Geçen sene birlikte gitmiştik köye. Arabayı babam kullanmıştı. Dedelerimin kabrini birlikte ziyaret etmiştik. Şimdi onlara arkadaş olmuş onlarla birlikte o da yatıyor. Mekanı Cennet olsun inşaallah...
     Dün de babam onkoloji hastanesinde yatarken en son ki oda arkadaşını ziyarete hastaneye gittik. Onlar ilk kemoterapi kürlerini alıp pazar günü çıkmışlardı. Babamda onlar gittikten iki gün sonra vefat etmişti. Biz köyde cenaze işlemleri ile uğraşırken o oda arkadaşı aramıştı babamın telefonundan. Nasılsın abi ne yapıyorsun diye aramış. Ben çıkmıştım telefona. Babamın vefat ettiğini söyleyince amca hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. Dün bizi hastanede görünce yine tutamadık çeşmeleri hep beraber ağladık. O hastaneye giderken o kadar zorlandım ki. En son 5 haziran sabahı ağlaya ağlaya çıkmıştım o hastaneden. O zamandan sonra hiç gitmedim. Ziyaret etmem gereken hastalar oldu ama gidemedim. Ayaklarım geri geri gitti. Yapamadım. Kendimi ancak toplayabildim. Ama bi daha kolay kolay gidemem.
     Neyse onlarında gölünü yaptık. Hasta sevindirdik. Sonra teyzemlere ziyarete gittik. Gece dönüşte stadın oraya kadar dolmuşla geldik. Sonrasında da eve kadar gece soğukta yürümeyelim taksiye binelim dedik. Taksici evin yakın olduğunu duyunca bizi almadı. 6 kişiyi alamam dedi. Gıcık adam. İlk işim en uygun olduğum zamandak külüstür de olsa bi araba almak. Sinirden güle güle eve geldik. O adama ben yapacağımı biliyorum. Yüzü aklımda ve asla unutmam. Bi gün arabamla korna çala çala önünden geçeceğim. :)
     Neyse sabah koştur koştur işe geldim. Bayram maratonu da böylece bitmiş olduuuuu... :)
    Sizin bayramınız da benim ki gibi yorucu mu geçti, yoksa yan gelip yatanlardan mıydınız?

15 Ekim 2012 Pazartesi

DÜĞÜN :)

     Eveeet. İşte tekrar Konya'da ve yine işimin başındayım. 3 günlük Ankara yolculuğundan sonra tekrar biricik Konya'ma geri döndüm. :) Valla biricik ya ne öyle her yer yokuş. Ya Ankara'nın marketinin içinde bile yokuş var. Gözünü sevdiğim Konya :) Dün dönüş yolunda düğüne birlikte gittiğimiz arkadaşında dediği gibi. Biz Konyalıyız. BosnaHersek mahallesinden baktık mı Havzan'ı göreceğiz diyordu:) Konya'yı bilenler bu sözü anlamıştır. O kadar düz yani :)
     Neyse çok güzel 3 gün geçirdim. İşler yoğun olduğu için ancak bir gün önce gidebildim Ankara'ya. Kına gecesinde döktürdüm valla. Bir an olsun yerime oturmadım. Hem niye oturacağım ki :) Üniversite bittikten sonra en yakın arkadaşım Ankara'ya dönmüştü. Ama evlendi ve Konya'ya geri geldi. :) Bunun sevincinden gece boyu oynadım. Bütün bi akşam platformların üstünde oynayınca gecenin sonunda ayaklarımın halini siz düşünün artık :(
     Ertesi gün düğüüüün :) Sınıf arkadaşları toplandık düğünde. Elazığ'dan, Eskişehir'den, Manisa'dan, Denizli'den ve Konya'dan da ben :) Çok güzeldi ama arkadaşımın babası kuşağı bağlarken ağlamayacağım dememe rağmen ağladım. :( Babam vefat ettiği ve benim hiç o sahneyi yaşayamayacağım için için için sessiz sessiz yaşlar süzüldü :(
     Amaaan ya bu yazı güzel bi yazı hüzünlenmenin gereği yok. Gelin arabasına arkadaşımın yanına bindim. Damat, gelin ve ben gittik. Haa damat dediysem o da arkadaşım ama gelinin önceliği var :) Kapıyı da açmadım. Damattan parayı da aldımmm :) Düğünü yaptık. Arkadaşlarla toplandık yemeğe gittik. Gelin ve damat sonradan bize katıldılar. Daha sonra gelin ve damatla birlikte 3 araba gece Konya'ya geri döndük. Onları yaşayacakları evlerine bıraktık. Sonra da herkes evlerine dağıldı.
     İşte böyle 3 günün kısa özeti :) Eve 3te geldim ve sabah 8 buçukta işteydim. Ne kadar yorgun olduğumu anlayın artık. Ama tatlı yorgunluk. Keşke her yorgunluk böyle olsa :)

9 Ekim 2012 Salı

HEYYYYY BENİM DE ÖDÜLÜM VAAAAARRRRR :)

                       
Heyyyyyyyyyyyyy benim de ödülüm vaaaaaaar :) Çok yorucu geçen günlerimin ardından ablaların bitanesi beyaz ablam ve canım damlasakızlı dondurma beni ödüllendirmişler. İkisine de çok çok çok çok çok çok çoooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo teşekkür ederim. Bende ödülümü blog arkadaşlarımla paylaşacağım :)
Canım blog arkadaşlarım;
damlasakızlı dondurma
deeptone
nur salkımı
kirazlı dondurma
heyyfi
safransarı
  bir garip şeyma
pire kızı

Veeeeeeeeeee ablaların bitanesi; beyaz sayfa :) Öpüldünüz... :)

HEM ÇOK YORUCU HEM DE ÇOK EĞLENCELİ GEÇEN GÜNLERİM :)

Nasıl bi dört gün geçirdim yaaa. Ben hafta başında haftasonu (haftasonu dediysem sadece pazar günü) hep evde olup yatmayı, pineklemeyi öğleden sonrada çarşıya çıkıp en yakın arkadaşımın düğünü için kıyafet almayı düşünüyordum. Ama olmadı. Arkadaşımın evi son vakte kadar hazır olamadı. Evde tadilat vardı. Mutfak dolabı tamamen değişti. Salonun yanındaki oda ile salonun arasındaki duvar kırıldı salon büyütüldü, su tesisatı değiştirildi, fayanslar tamamen değiştirildi... Yani anlayacağınız evde bayağı yoğun bi inşaat işlemi vardı. Ondan dolayı ev yerleştirme işlemlerine bayağı bi geç başladık. cuma günü öğleden sonrada itibaren hep ev yerleştirme ile uğraştık. Ama inşaat işi olduğu için temizlikte uzun sürdü. Musluğu olmayan mutfakta koca bi mutfağı dolduracak eşyaların (bardak, tabak,çanak, çömlek...) hepsini yıkadık. Bütün gün biz işte yorulduk, ben içtiğim suyun bardağını bile yıkamam diyen erkek arkadaşlara da zor zoruna yıkananları kurulattık, yerlerine yerlettirdik. (Yaşasın kötülük) :) Sonra hazır Türk Kahvesi yaptık dört arkadaş yeni yerleştirdiğimiz evin ilk kahvesini içtik. Eee ne var bunda demeyin kahve seanslarımız bizim çok önemlidir. Kahveler içilir, fincanlar kapatılır,  fallar bakılır. :) Eee tabi buna pek de şahit olmayan erkek arkadaşlara da kahve falına baktık. Çok komiklerdi yaaaa :) Sonra gecenin 3 ünde oturduk scrable oynadık. İki kız bir grup olduk. İki erkek bi grup. Çok zevkliydi. Arkadaşlar bi yandan oyun oynuyor, bi yandan da uykusuzluktan kapanan gözlerine hakim olmaya çalışıyorlardı. :) Ama sonuç onlar için hüsran oldu. Biz kazandık. :) Neyse artık saat 4 buçuk olmuştu ve arkadaşım hariç üçümüzde işe gidecektik. 4 buçukta yattık 6 buçukta biz kalktık. Erkekleri yarım saat süren uğraşlar neticesinde uyandırabildik. Uyandıklarında çok komik görünüyorlardı. :)
Dün akşam yine toplandık. Evdeki son düzenlemeleri yaptık. Ev artık hazır. Çok yorucu ama çok da eğlenceli 4 gün oldu. Ama bunları yazarken 4 günün uykusuzluğundan dolayı gözlerim acıyor. Perşembe günü  Ankara'ya gideceğim. Düğün Ankara'da olacak. Artık düğünde bi güzel kurtlarımızı dökeriz. Muhtemelen de pazar gecesi geri döneceğiz. Ben yine uykusuz bi vaziyette işe devam. Artık uzun uzun uyumak için bi sonraki pazarı dört gözle bekleyeceğim. İşte bu kadaaaaar. 4 günümün özeti. :)
Bu arada canım Beyaz Ablam bana bi ödül vermiş. Çok çok çok teşekkür ederim ablacım. Öpüldün :)

4 Ekim 2012 Perşembe

ŞİİRLİ, ÇALGILI ÇENGİLİ, UÇTUĞUMUZ KAÇTIĞIMIZ HER TELDEN MÜZİKLİ MİM :)

Bi kaç gün aradan sonra yine geldim. Ya hergün yazmak istiyorum ama malum işler güçler pek fırsat olmuyor :(
Neyse çok güzel bir mim dolanıyor ortalarda. Çalgılı çengili müzikli bir mim. Bitanecik Beyaz Ablam (cidden bitane) beni mimlemiş, bende hazır ortalık sessiz sakinken mimi yapayım dedim.
Eveeeeet başlıyorum :)

1-Sesinizin çok güzel olduğunu farzedin ve ideal sahne performansınızı tarif edin.(Hangi şarkıyı söylerdiniz,nasıl giyinirdiniz,size kimler ya da hangi aksesuarlar eşlik ederdi?)
Bi kere sesim berbat. Güzel olmasını isterdim ama maalesef berbat. Ama güzel olduğunu varsayalım. Ben küçükken Gülben Ergen bi albüm çıkarmıştı. Uçacaksın diye. O zaman çok hoşuma gitmişti. Ve Gülben'i hala çok severim. :) O albümün tanıtımını bi konserle yapmıştı. İşte oradaki gibi bi sahne ışıklar falan süper olurdu. Çocukluk hayali diyelim biz buna. :)

2-Özel bir gününüzde bir koro ya da özel bir kişi sizin için sürpriz bir parça hazırlamış.Parçanın özelliği sizi tarif etmesi.Hangi parça olurdu bu?
Aslına bakarsanız o benim o anki ruh halime bağlı bi durum. Bu aralar en yakın arkadaşımla üzerine konuştuğumuz bi şarkı var onu seçiyorum :)  Cem Adrian-Sen Benim; bu şarkıyı en yakın arkadaşıma hediye ediyim bari kısa süre sonra düğünü var onun gerginliğinden herhalde bu şarkıyı dinleyip dinleyip duruyoruz... (Bu arada evlilik arifesi ne berbat bi şeymiş ya insan evlenmekten soğuyor valla dertsiz başına dert almak demek evlilik :))
3-İçinizde kalmış,söylenmemiş bir takım şeyler var.Uygun şartların biraraya geldiğini hayal edin.O kişiye(yarım kalmış bir aşk,kırgın olduğunuz bir dost vs.) duygularınızı anlatabileceğiniz bir fırsatınız var.Ona hangi şarkıyla duygularınızı anlatırdınız?
Benimki yarım kalmış değilde hiç başlamamış olan ve başladığında denecek olan diyeyim. Başındaki şiiri zamanı gelince söyleyeceğim :)Geçen gün Huzur Sokağı dizisini izliyordum. Bi sahnedeki şiir ve devamındaki şarkı çok hoşuma gitti onu seçtim. :)

4-Sizi şu an okuyanlara göndermek istediğiniz parça?
Hımm bi düşüneyim bakalımmm... Buldumm :) Son zamanların en iyi dizisi diye düşündüğüm İşler Güçler'deki Ahmet ve Murat'ın filmleri Çalgı Çengi'deki Elvan Dalton şarkısı. Ama videoyu kesin izleyin çok eğlenceli :)

İşte bu kadaaaar. Birbirinden çok farklı çok tezat şarkılar oldu ama idare edin artık. Aslında hayat da bu değil mi? Bi günümüz diğerine uyuyor mu? Benim ki de öyle oldu...

Gelelim mimlediğim sevgili blog arkadaşlarıma; Damlasakızlı Dondurma, Kirazlı Dondurma, Nursalkımı, Pire Kızı ve  Deeptone... :) 

1 Ekim 2012 Pazartesi

HASTA OLMAK İSTEMİYORUUUUUUUUUM :(

     İşte tekrar geldim. Cumartesi günü plan yapmıştım. Pazar günü bütün yazılanları okur, yazı yazarım diye düşünmüştüm. Ama nerdeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee :( Pazar günü evde hasta bakıcı modundaydım. Evde ben ve küçük kız kardeşim hariç herkes hastaydı. Herkesin karnı ağrıyor, midesi bulanıyordu. Kız kardeşimde ben arkadaşlarımla buluşacağım dedi ve bastı gitti. :)  (Ergenlik bu olsa gerek dünyada sadece kendi ve arkadaşları var diye düşünülüyor herhalde) Eee hal böyle olunca bütün ev işleri, temizlik, ütü bana kaldı. :( Normalde böyle olduğunda benim canımın sıkılması, yüzümün asılması gerekirdi. Ama bende garip bir enerji vardı. Keyfim falan da hiç bozulmuyordu. Evde gülücükler dağıtarak dolanıyordum. Hastalar için iyi olmuştur herhalde. Sizde ne kadar güçsüzmüşsünüz dedim. Ben o kadar çalışıyorum dolanıyorum gün boyu. Ben değil siz hasta oluyorsunuz diye bi güzel güldüm. :) Sabah erkenden işe başladım. Ee önceden de dediğim gibi bizim nüfus kalabalık. Herkese yetişebilmek içinde çok çalışmam gerekti ve öyle de oldu. Annem ve kız kardeşlerim sessiz sessiz yattılar hiç sesleri çıkmadı. Ama erkek kardeşim çok nazlı yaaaaaa :( kocaman adam oldu ama hasta olunca zannedersin 5 yaşında :) Neyse akşama kadar hastalar arasında mekik dokudum. Akşam da bi dünya ütü yaptım. Ve bütün işler bittiğinde bende bitmiştim :( Sonra ne oldu bilin bakalım. Benim de karnım ağrımaya başladı. :( Ve bugün bende onlar gibi hastaydım. :( Allahtan onlar iyi olmuştu. O kadar kötü oldum ki. işten izin aldım eve erken geldim. Karın ağrıları eşliğinde yazımı yazıyorum.  :( Umarım hemen geçer yaaaaaaaaaaa :(