Çayı hazırlamışlardı.Onlar gelmeden kekleri de kesip servise hazırlamışlardı zaten. Zeynep kekleri, Nevbahar da çayları getirdi. ''Havuçlu keki çok severim.'' dedi Murat. Zeynep hemen söze girdi. ''Bizim evde yemekleri, pastaları genelde Nevbahar yapar ben genelde aşçı yamağı modunda takılıyorum. Laf aramızda hepsini de çok güzel yapar arkadaşım.'' dedi. ''Gerçekten çok güzel olmuş.'' dedi Murat. ''İstersen bir dilim daha getirebilirim'' dedi Nevbahar. Nevbahar kek getirmek için mutfağa gittiğinde Murat da çayını doldurmak için arkasındam mutfağa girdi.
Nevbahar tam keki kesiyordu ki Murat'ın mutfağa geldiğini anlayınca bir anda heyecandan elini kesti. Kesik bayağı derindi ve çok kan akıyordu. Murat kesiğe baktı ve ''Buna dikiş atılması gerekiyor, bayağı derin kesilmiş, hemen bizim fakültenin acilinden giriş yapalım ben dikiş atarım.'' dedi. Dördü birlikte hastaneye gittiler. Murat hemen eldivenlerini giydi ve Nevbahar'ın kesik olan elini tedaviye başladı.
Normalde şu anda Murat'ın canının acımaması gerekiyordu ama bu karşısındaki küçük kız onun bütün dengelerini altüst etmişti. Sanki onun eli kesilmişti, sanki onun canı yanıyordu. Hiç sesi çıkmıyordu Nevbahar'ın sessizce Murat'ın eline dikiş atmasını izliyordu. Aslında sadece Murat'ı izliyordu. Murat dikiş atarken Nevbahar'ın elleri dikkatini çekmişti. Ne kadar küçük ve güzel elleri vardı. Kendi avuçlarının içinde minicik kalmıştı.
Dikiş atıldıktan sonra Murat ve Ali kızları eve bıraktılar. Sonra da yurda döndüler. Murat yatağına uzandığında aklına Nevbahar'dan başka hiç bişey gelmiyordu. Gülümsemesini, gözlerini, ellerini düşünüyordu hep. Sabaha kadar uyuyamadı. Hep Nevbahar'ı düşünüyordu. ''Acaba bi daha onu görebilir miyim? Onunla bi daha karşılıklı oturup konuşabilir miyiz?'' diye düşünüyordu. Yarın ne yapıp ne edip okulda onunla denk gelip bi şekilde sohbet edecek bir ortam yaratacaktı. Bunları düşünürken uyuyakaldı ve hep Nevbahar'lı rüyalar gördü.
Nevbahar'da eve geldiğinde elinin acısını falan unutmuştu. Aklında sadece Murat vardı. ''Ne kadar tatlı bir çocuk, onu yarın okulda görebilir miyim acaba?'' diye düşünürken uykuya daldı ve oda sabaha kadar Murat'lı rüyalar görmüştü.
Sabahleyin Nevbahar erkenden kalktı. Bir güzel giyindi. Saçlarını yaptı. Her zamankinden daha çok özendi dış görünümüne. Zeynep, Nevbahar'ı görünce ''Oooo bu ne güzellik. Kime bu süslenme bakıyım?'' dedi imalı imalı. Murat'ın da durumu farklı değildi. O da erkenden kalktı. Kıyafetlerine daha bir özen gösterdi. Ali de Murat'daki değişimin farkındaydı.
Heyecanlı heyecanlı okula gitti. Hastaları kontrol ederken bile aklı Nevbahar'daydı. Akşam üstüne kadar Nevbahar'ı göremedi. ''Acaba bugün okula gelmedi mi?'' diye düşündü. Canı sıkıldı. Keşke onu görebilseydi.
Nevbahar'da bütün gün etrafına bakınmıştı. Ama bir türlü Murat'ı görememişti. O da ''Acaba bugün okula mı gelmedi?'' diye düşündü. Nevbahar kantinde oturuyordu. Bugünkü dersleri bitmişti ama canı eve gitmek istemiyordu. Murat'da bütün gün okulda çok yorulmuştu. Biraz dinleneyim diye kantine gitti. Tam kantine girmişti ki onu gördü. Mutluluktan nerdeyse havaya uçacaktı.
İki kahve alıp Nevbahar'ın oturduğu masaya gitti. Nevbahar ders notlarına daldığından dolayı Murat'ı görmemişti. Murat, ''Oturabilir miyim?'' dedi. Derslerin içine çok daldığı için, Murat'ın konuşmasından korktu ve bir anda ayağa kalktığı için Murat'ın elindeki kahve bardaklarına eli çarptı ve iki kahve de Murat'ın üstüne döküldü. Bir anda Murat'ı karşısında görmenin heyecanı, üstüne kahve bardaklarını dökmenin verdiği utançla ne yapacağını şaşırdı. ''Çok özür dilerim. Çok özür dilerim. Lütfen affet. Görmedim seni. Gerçekten özür dilerim.'' dedi. Murat çok yanmıştı. Ama hem Nevbahar'ı görmenin heyecanından hem de kalbindeki ateş daha fazla olduğundan dolayı üstüne kahvenin dökülmesi de yanması da umrunda değildi. ''Önemli değil, benim hatam, çok sessiz yaklaştım galiba.'' dedi.
''Beni boşver zaten bi şey olmadı, senin elin nasıl ağrın geçti mi?'' diye sordu. Hemen eline bakma bahanesi ile Nevbahar'ın elini eline aldı. ''Keşke hep böyle ellerini tutabilsem'' diye geçirdi içinden. Aynısını Nevbahar'da geçirdi içinden. ''Kendimi nasıl affettirebilirim, lütfen söyle'' dedi Nevbahar. Murat şöyle bir düşünür gibi yaptı. ''O zaman bana bir yemek ısmarlayarak kendini affetirebilirsin'' dedi. ''Tamam, beni bir yemek ile affedeceksen tabi ki olur'' dedi Nevbahar. ''Akşam oldu zaten. Bende çok acıktım. Yemek borcunu hemen ödesen olur mu?'' dedi gülerek. ''Olur ama sen kahveli üstünle mi gideceksin?'' dedi gülerek. ''Aaaa evet o zaman yurda bi uğrayayım hemen sonra gideriz olur mu?'' diye sordu. ''Olur hem bende eve uğrayayım da üstümü değiştireyim'' dedi Nevbahar. ''Sen zaten güzelsin, bence hazırlanmana gerek yok ki'' dedi Murat. Nevbahar utançtan kıpkırmızı olmuştu. Murat onun bu halini görünce içinin daha bir sarsıldığını hissetti. ''O zaman ben seni eve bırakayım. Bende yurda geçeyim. Akşam alırım seni evden. Olur mu?'' diye sordu. ''Olur'' dedi Nevbahar. Eve girdiğinde heyecandan öleceğini hissetti.
heyecann doruktaa... yemekte bişiler olucak kesin ama nee... devamını bekliyoruzz kuzu.. =)
YanıtlaSilBakalim neler olacak :)
SilOoo burada bir hikaye başlamış sanki.
YanıtlaSilUpss mutlaka zaman bulup baştan okumak lazım.
Bir yola girdim ilk hikaye yazma denemem umarım başarabilirim ;)
Silmerhabaaa
YanıtlaSilyaa bu nevbahar da ne sakar kızmış :)) bence hikaye harika gidiyo kalemine yüreğine sağlık :)
teşekkür ederim. ilk hikaye yazma girişimim. umarım başarabilirim.
Silmurat'ı görünce eli ayağına dolaşıyor ne yapsın :)