Murat gideli neredeyse yarım saat olmuştu ama Nevbahar hala şaşkınlıktan kendine gelememişti. ''Allah'ım bunun adı aşk mı? Beni öptüğünde neden karnımın içinde yüzlerce kelebek uçuşuyor gibi oldu?'' diye düşünürken, Zeynep eve geldi. Sabah eli dikişli bıraktığı arkadaşı şimdi de ayağı sargılı halde dalgın daldın koltukta oturuyordu. "Canım ayağına ne oldu?" diye sordu. Ama Nevbahar'dan hiç ses çıkmıyordu. Sadece arada elini yanağına götürüyor ve gülümsüyordu. En son Zeynep'in ne sorduğunun farkına varabildi.''Şey, Murat buradaydı...'' diye başladı ve son günlerde aralarında geçen herşeyi anlattı çünkü Zeynep'ten hiç birşey saklamazdı. ''Ayy canım benim valla çok sevindim yaa. Benim bunu hemen Ali'ye anlatmam lazım'' dedi Nevbahar'a sımsıkı sarıldı ve hemen telefonuna sarıldı.
Aceleyle evden çıktı Murat. İlk adımı atmıştı işte. Elinden gelse hep Nevbahar'ın yanından hiç ayrılmazdı. Bütün gece sokaklarda dolaştı. Çok mutluydu ama bir yandan da endişeleniyordu.''Ya Nevbahar, benim ona karşı hissettiklerimi bana karşı hissetmiyorsa?'' diye düşünmeye başladı. ''Ama eğer bişeyler hissetmese bu akşam bu kadar güzel şeyler yaşamazdık değil mi?'' diye geçirdi içinden. Sabaha kadar bu düşünceler eşliğinde sokaklarda dolaştı. Sabah hastaneye gitti. Ama aklında hâlâ Nevbahar vardı. Saatler bi türlü geçmek bilmedi. Akşam Nevbahar'a gidecekti. Pansuman yapma bahanesi ile onu görecekti.
Aceleyle evden çıktı Murat. İlk adımı atmıştı işte. Elinden gelse hep Nevbahar'ın yanından hiç ayrılmazdı. Bütün gece sokaklarda dolaştı. Çok mutluydu ama bir yandan da endişeleniyordu.''Ya Nevbahar, benim ona karşı hissettiklerimi bana karşı hissetmiyorsa?'' diye düşünmeye başladı. ''Ama eğer bişeyler hissetmese bu akşam bu kadar güzel şeyler yaşamazdık değil mi?'' diye geçirdi içinden. Sabaha kadar bu düşünceler eşliğinde sokaklarda dolaştı. Sabah hastaneye gitti. Ama aklında hâlâ Nevbahar vardı. Saatler bi türlü geçmek bilmedi. Akşam Nevbahar'a gidecekti. Pansuman yapma bahanesi ile onu görecekti.
Sonunda akşam olmuştu. Heyecanını bastırmak için biraz soğuk havada yürümeye ihtiyacı vardı. Yolda yürürken bir çiçekçinin önünden geçti. Bir anda geri döndü ve çiçekciye girdi. Ona çicek alacaktı. Nevbahar'ına kalbine adı gibi ilkbaharı getiren bu küçük kıza çiçek almak istedi. Çok güzel bir beyaz gül buketi yaptırdı. Heyecanla yoluna devam etti.
Kapının önüne geldiğinde kalbi heyecandan duracak gibiydi. ''Ya evde değilse? Keşke gitmeden önce arasaydım''diye düşündü. Ama zaten Nevbahar bi yere gidemezdi ki. Malum ayağı sargılıydı. Zili çaldı biraz bekledi kapıda. Nevbahar tek ayağı ve tek eli sargılı halde zıplaya zıplaya geldiği için ancak açabilmişti kapıyı. Kapıyı açtı ve hiç konuşmadan bi süre öylece durdular ve sadece birbirlerine baktılar. Sonra Murat kendine geldi ve ''Beni içeri almayacak mısın Küçük?'' dedi. ''Aaa evet özür dilerim dalmışım, tabi ki içeri buyur'' dedi.
Heyecandan Nevbahar'ı girişte bırakmış kendini bir anda salonda bulmuştu. Oysa Nevbahar'ların evinin holü çok uzundu ve onun ayağı bu halde iken gelmesi biraz uzun sürerdi. Hemen geri döndü. Nevbahar zıplaya zıplaya gelmeye çalışıyordu. ''Seni unutmuşum Küçük, dur dur ayağını daha kötü sakatlayacaksın seni kucağıma alayım'' dedi. ''Yok teşekkür ederim, duvara tutuna tutuna giderim'' dedi. ''Olmaz baksana ne kadar zor yürüyorsun, zaten alıştım seni taşımaya Küçük'' dedi gülümseyerek. Bir daha Nevbahar'ın itiraz etmesine kalmadan Nevbahar'ı kucakladı. ''Ya cidden sen çok hafifmişsin biraz yemek ye Küçük'' dedi yine gülümseyerek. ''Ya sen bana hep niye Küçük diyorsun, ben küçük değilim ki kocaman kızım'' dedi. ''Küçüksün işte sen daha üçüncü sınıfsın, en azından benden üç yaş küçüksün'' dedi. ''Okula da erken başladığım için okul hayatım boyunca hep sınıfımın en küçüğü oldum of yaa'' dedi. ''Aaa o zaman sana kesinlikle Küçük diyeceğim'' dedi. Ve yavaşça onu koltuğa bıraktı.
Sonrada beyaz gülleri Nevbahar'a verdi. ''Bunlar senin için, senin kadar güzel değiller ama senn kadar güzelini ne kadar aradımsa da bulamadım'' dedi gülümseyerek. ''Teşekkür ederim. Çok güzeller, ben beyaz gülleri çok severim'' diyebildi sadece. Heyacandan başka bişey diyemedi.
Nevbahar'ın çok utandığını görünce onun daha çok utanmasını istemediği için Murat konuyu değiştirdi.''Eveeet. Önce ayağına bakalım sonra eline'' dedi. ''Ama önce fırında havuçlu kek var o pişti mi diye bakmam lazım'' dedi Nevbahar. ''Sen kalkma ben bakarım'' dedi Murat. Mutfağa gitti geldi. '''Daha pişmemiş biraz daha var, pansumanlar bitinceye kadar pişer'' dedi.
Önce ayak bileğinin pansumanını yaptı. Sonra elini pansumanını yapmaya başladı. ''Ne kadar küçük ellerin var'' dedi. Onun elleri avuçlarının içindeydi. Dikişlerini kontrol ederken Bir anda Nevbahar'ın canı çok yandı. ''Aaa'' dedi acılı bir sesle ve bir anlık bir hisle diğer elini Murat'ın elinin üstüne koyuverdi. Nevbahar'ın canının acımasıyla ve buna kendisinin sebep olmasından dolayı Murat'ın da canı acıdı. Nevbahar bir anda diğer elini de Murat'ın elinin üstüne koyunca Murat, Nevbahar'ın iki elini de avuçlarının arasına aldı.
Dünyada ne olup bitiyor hiç umurlarında değilmiş gibi görünüyorlardı. Murat ve Nevbahar birbirlerinin gözlerine bakmaktan kendilerini alamıyorlardı. Daha sonra Nevbahar kendine geldi. Yine utançtan kıpkırmızı oldu. Kafasını eğdi. Murat, Nevbahar'ın küçücük çenesinden tutarak kafasını kaldırdı. ''Çok güzelsin Nevbahar. Bana ne oldu bilmiyorum. Aklımda seni gördüğüm günden beri sadece sen varsın. Bir an olsun seni düşünmeden yapamıyorum. Yok yok aslında bana ne oldu biliyorum. Ben aşık oldum, sana sırılsıklam aşık oldum Nevbahar'' dedi. Nevbahar'ın gözleri doldu. İşte Murat da onun gibi hissediyordu. ''Bende...'' diye bildi sadece ve ağlayarak Murat'a sarıldı.
Kendini Murat'ın göğsüne bırakmış bir halde mutluluktan ağlıyordu. Murat, Nevbahar'ın kafasını kaldırdı. ''Ağlama gül yüzlüm ağlama, sen adın gibi, bana hiç gelmeyecek zannettiğim baharı getirdin, ilk baharım oldun, ağlama ne olur'' dedi. Ne kadar zaman öylece birbirlerine baktıklarını, sarıldıklarını hatırlamıyorlardı. Mutfaktan gelen yanık kokusu ile kendilerine geldiler. ''Eyvah kek!'' dedi Nevbahar. Kalkmaya çalıştı ama ayağından dolayı hemen kalkamadı, o kalkmadan Murat mutfağa gitmişti. Kek kapkara olmuş mutfak duman olmuştu. Nevbahar ancak gelebilmişti mutfağa. Murat'ın elindeki kapkara kalmış keki görünce, ''Ama ben o keki senin için yapmıştım yaa. Sen seviyorsun diye yapmıştım'' dedi üzüntüyle. Üzülme bitanem. Zaten ben senden ömrüm boyunca bu kekten isteyeceğim'' dedi.
Kapının önüne geldiğinde kalbi heyecandan duracak gibiydi. ''Ya evde değilse? Keşke gitmeden önce arasaydım''diye düşündü. Ama zaten Nevbahar bi yere gidemezdi ki. Malum ayağı sargılıydı. Zili çaldı biraz bekledi kapıda. Nevbahar tek ayağı ve tek eli sargılı halde zıplaya zıplaya geldiği için ancak açabilmişti kapıyı. Kapıyı açtı ve hiç konuşmadan bi süre öylece durdular ve sadece birbirlerine baktılar. Sonra Murat kendine geldi ve ''Beni içeri almayacak mısın Küçük?'' dedi. ''Aaa evet özür dilerim dalmışım, tabi ki içeri buyur'' dedi.
Heyecandan Nevbahar'ı girişte bırakmış kendini bir anda salonda bulmuştu. Oysa Nevbahar'ların evinin holü çok uzundu ve onun ayağı bu halde iken gelmesi biraz uzun sürerdi. Hemen geri döndü. Nevbahar zıplaya zıplaya gelmeye çalışıyordu. ''Seni unutmuşum Küçük, dur dur ayağını daha kötü sakatlayacaksın seni kucağıma alayım'' dedi. ''Yok teşekkür ederim, duvara tutuna tutuna giderim'' dedi. ''Olmaz baksana ne kadar zor yürüyorsun, zaten alıştım seni taşımaya Küçük'' dedi gülümseyerek. Bir daha Nevbahar'ın itiraz etmesine kalmadan Nevbahar'ı kucakladı. ''Ya cidden sen çok hafifmişsin biraz yemek ye Küçük'' dedi yine gülümseyerek. ''Ya sen bana hep niye Küçük diyorsun, ben küçük değilim ki kocaman kızım'' dedi. ''Küçüksün işte sen daha üçüncü sınıfsın, en azından benden üç yaş küçüksün'' dedi. ''Okula da erken başladığım için okul hayatım boyunca hep sınıfımın en küçüğü oldum of yaa'' dedi. ''Aaa o zaman sana kesinlikle Küçük diyeceğim'' dedi. Ve yavaşça onu koltuğa bıraktı.
Sonrada beyaz gülleri Nevbahar'a verdi. ''Bunlar senin için, senin kadar güzel değiller ama senn kadar güzelini ne kadar aradımsa da bulamadım'' dedi gülümseyerek. ''Teşekkür ederim. Çok güzeller, ben beyaz gülleri çok severim'' diyebildi sadece. Heyacandan başka bişey diyemedi.
Nevbahar'ın çok utandığını görünce onun daha çok utanmasını istemediği için Murat konuyu değiştirdi.''Eveeet. Önce ayağına bakalım sonra eline'' dedi. ''Ama önce fırında havuçlu kek var o pişti mi diye bakmam lazım'' dedi Nevbahar. ''Sen kalkma ben bakarım'' dedi Murat. Mutfağa gitti geldi. '''Daha pişmemiş biraz daha var, pansumanlar bitinceye kadar pişer'' dedi.
Önce ayak bileğinin pansumanını yaptı. Sonra elini pansumanını yapmaya başladı. ''Ne kadar küçük ellerin var'' dedi. Onun elleri avuçlarının içindeydi. Dikişlerini kontrol ederken Bir anda Nevbahar'ın canı çok yandı. ''Aaa'' dedi acılı bir sesle ve bir anlık bir hisle diğer elini Murat'ın elinin üstüne koyuverdi. Nevbahar'ın canının acımasıyla ve buna kendisinin sebep olmasından dolayı Murat'ın da canı acıdı. Nevbahar bir anda diğer elini de Murat'ın elinin üstüne koyunca Murat, Nevbahar'ın iki elini de avuçlarının arasına aldı.
Dünyada ne olup bitiyor hiç umurlarında değilmiş gibi görünüyorlardı. Murat ve Nevbahar birbirlerinin gözlerine bakmaktan kendilerini alamıyorlardı. Daha sonra Nevbahar kendine geldi. Yine utançtan kıpkırmızı oldu. Kafasını eğdi. Murat, Nevbahar'ın küçücük çenesinden tutarak kafasını kaldırdı. ''Çok güzelsin Nevbahar. Bana ne oldu bilmiyorum. Aklımda seni gördüğüm günden beri sadece sen varsın. Bir an olsun seni düşünmeden yapamıyorum. Yok yok aslında bana ne oldu biliyorum. Ben aşık oldum, sana sırılsıklam aşık oldum Nevbahar'' dedi. Nevbahar'ın gözleri doldu. İşte Murat da onun gibi hissediyordu. ''Bende...'' diye bildi sadece ve ağlayarak Murat'a sarıldı.
Kendini Murat'ın göğsüne bırakmış bir halde mutluluktan ağlıyordu. Murat, Nevbahar'ın kafasını kaldırdı. ''Ağlama gül yüzlüm ağlama, sen adın gibi, bana hiç gelmeyecek zannettiğim baharı getirdin, ilk baharım oldun, ağlama ne olur'' dedi. Ne kadar zaman öylece birbirlerine baktıklarını, sarıldıklarını hatırlamıyorlardı. Mutfaktan gelen yanık kokusu ile kendilerine geldiler. ''Eyvah kek!'' dedi Nevbahar. Kalkmaya çalıştı ama ayağından dolayı hemen kalkamadı, o kalkmadan Murat mutfağa gitmişti. Kek kapkara olmuş mutfak duman olmuştu. Nevbahar ancak gelebilmişti mutfağa. Murat'ın elindeki kapkara kalmış keki görünce, ''Ama ben o keki senin için yapmıştım yaa. Sen seviyorsun diye yapmıştım'' dedi üzüntüyle. Üzülme bitanem. Zaten ben senden ömrüm boyunca bu kekten isteyeceğim'' dedi.