28 Ekim 2013 Pazartesi

AŞK MI, SEVGİ Mİ?


Aşk mı, sevgi mi?
Hep sorulur bu soru?
Bilim adamları bıkmadan usanmadan araştırmaya ve açıklamaya devam ederler? Aşkın ömrü şu kadar yıl, aşkı şunlar canlı tutar, şunlar öldürür...
Daha kesin bir cevap verilememiştir evliliğin aşkı öldürüp öldürmediğine. Henüz hüküm giymedi evlilik bu davadan. Tutuklu yargılanmasına devam ediliyor. 
Aşk uğruna dağılan aileler, biten hayatlar, acıyan canlar, kırılan kalpler...
Aşk...
Üç harfli hani başka şeylere de üç harfli diyorlar ya. Onlar gibi. Aşkında musallat olduğu kişi normal olmuyor. Ötekilerden farklı oluyor. Dışarıdaki ötekilerden ötekileşiyor insan aşık olduğu zaman. 
Aşka tutulduğu zaman anlamıyor hiçbir şeyi, görmüyor gözleri gerçeği...
Aşık olduğuna kavuşur ya da kavuşmaz bilinmez. Kavuşursa muhtemelen bir süre sonra sönecek o aşk alevi ya da daha cılız yanmaya devam edecek. Ya kavuşamazsa? İşte kuvvetle muhtemel ki o alev hiç sönmeyecek. Çünkü o alevi söndürecek olaylar yaşanmayacak. Aşkın alevini harlayacak durumlar olacak. Kavuşamamak bu ateşi en kuvvetli yakan yakıt...
Peki ya sevgi...
İşte sevgi. O bitmez tükenmez. En büyük örnek belki klişe ama anne sevgisi. Anne sevgisi hiç biter mi. Onu azaltacak herhangi birşey var mı?
Yok. Yok. Yok. 
Onun için ben size, hepimize şöyle dua ediyorum. Allah'ım bize aşık olmayı değil. Sevmeyi ve sevdiğimİz tarafından sevilmeyi nasip etsin...

22 Ekim 2013 Salı

YİNE KAYIP...


Uzun bir süredir yazmıyordum. işler, bayram ve bikaç başka nedenden dolayı. Yorucu ama çok güzel bir bayram geçirdim.:) İnşaallah herkesin bayramı çoooook güzel geçmiştir. Allah herkesin kurbanını kabul etsin inşaallah.
Bu aralar moralimi bozan şey sizin belki birkaç haberde gördüğünüz ama benim mesleki olarak da çok ilgilendiğim bir haber. Geçen gün Manisa Soma da bir kömür ocağında göçük ve yangın sonucu bir kişi hayatını kaybetti. 
İhmal. İhmal. İhmal. Başka hiç bişey değil. Biliyorum o ocağı. Çünkü stajımı o ocakta, göçük olan ocakta yapmıştım. Yaşadım, gördüm biliyorum ve bundan dolayı bu kadar net yazabiliyorum. İnsan hayatını hiçe saymaktan sadece para düşünmekten başka bişey değil bu. İki insanın yan yana geçemeyeceği, ayakta yürümeyi bırak emekleyerek bile çok zor geçilecek yerlerden geçiyorsunuz o ocakta. Bu konuda çok doluyum. Hatta bu konu ile başka bir yazım daha var ona da buradan ulaşabilirsiniz. 
O ocakta bir ayım geçti. Durumun vehametini ne kadar anlatsam da tam olarak izah edemem. Ancak kendi gözlerinizle görmeniz gerekiyor. Mesela düşünün biz orada staj yapmazsak bize diploma vermiyorlar değil mi sonuçta staj zorunlu ama maden ocağına girmeden önce de firma bize kağıt imzalatıyordu. Burada başımıza gelen hiçbir şeyden firma sorumlu değildir diye. Ola ki biz oradayken bir göçük olsa bizde orda ölsek gitti bitti işte o kadar. İnsan canı bu kadar ucuz. Ya yeraltına girmek için bize bi çizme verdiler benim ayaklar 37 numara ama onlarda en küçük 42 varmış. Varın siz düşünün halimi. Bide düz bir yerde gitmiyorsunuz. Onun için ayakların yara olmuştu. Bi yerden geçeceğiz. Yer full çamur. Önden giden arkadaşım ayağını bi attı çamura cukkk diye bi ses geldi. Kız ayağını geri çamurdan çekti ama geri çektiğinde çizme ayağından çıkmış çamura sabitlenmiş haldeydi. O kadar berbat yani. Havalandırma deseniz Allaha emanet. 
O kadar kızgınım ki bu konuda. İnsanlar ölüyor ama kimse görmüyor. Niye medyada çok yankı uyandırmadı. Sadece bir kişi öldüğü için mi? Aynen öyle. Karadon'da olan patlama gibi çok kişi ölmesi mi lazım yankı uyandırması, bişeyler değişmesi için. Hoş işe yaramamış. Hala maden ocaklarında hiç uğruna insanlar ölüyor.
Öyle işte. Benim canım bu aralar bunun için çok sıkkın. İnşaallah bi daha olmaz böyle kazalar.

12 Ekim 2013 Cumartesi

SUSUYORUM...


Susuyorum tuz basıp yaralarıma.
Ne kadar susulacaksa o kadar susacağım.
Bir elif miktarı sevilmek için binlerce vavın kıvrımında lâlim artık.
Açmam senden gayrisine kalbimi.
Kalbim sen nerelerdesin der...
Dilim yine suskun...
Hasreti uzun soluklu bir ölüm diye kaydeden deftere kelimeler yeter mi?

HASRET...


Hasret bu kadar mı zor gelirmiş insana?
Ölümden betermiş oysa bu.
Hani derler ya ölmek aslında kavuşmaktır diye.
Ya gitmek kime kavuşmaktır?
Ölüp giden, daimi vuslatın koynunda...
Ya kalan, hasret çeken nerede barınır?

9 Ekim 2013 Çarşamba

YETEEEEEER!!!!



Bu ne kardeşim ya. Bugün her şey mi ters gider. Ofiste her kafadan bir Meleeeeeeek sesi çıkıyor. Melek bu ne? Melek şu evrak nerede? Melek şu firma aradı mı? Melek proje bitti mi? Melek bu nasıl yapılacaktı? Melek Melek Melek!!!! Aaaaa yeter ya bu ne lan. Bu Melek kaç yere yetişecek?

Duruuuuun daha bitmediiiiii. Arabada gidiyoruz. Ön koltukta oturuyorum. Camı da açmıştım. Kırmızı ışıkta bekliyoruz. Adamın biri karşıya geçiyordu arabaların arasından. Adam geldi. Nerdeyse camın içine girdi ve hapşuuuuu diye bi güzel suratıma hapşurdu. Allahım bu adamın görgü kurallarından haber yok mu yaaa. Tam öküz.

Sonra yine aynı yolda devam ediyoruz. Önden üzerinde bi iş makinası olan araç gidiyor. Yolun en kenarından geçiyor. Kenardaki ağaçların dallarını kıra kıra geçti gitti ve işe bakın ki o kopan küçük dallar arabanın içine girdi benim kafama kütttt :(

Daha devam ediyorum bitmedi. İl özel idaresinde bir maden ocağının ruhsatı alınacak kaç gündür onunla uğraşıyordum. Şube müdürü gıcık bi adamdı. İzin almış yerine vekaleten birini bırakmış. Ohh dedim. En azından vekaleten bakan adam onun kadar cins değildir diye. Ama nerde anneeeeem nerdeeee. Adam egosunu mu tatmin ediyor yoksa kendini mi göstermeye çalışıyor bilmiyorum artık. Adam basit bir yazıyı on kere düzeltti. Gerekli bir düzenleme olsa anlayacağım O zaman amenna. Ama gereksiz. Önce kabul ettikleri evraka sonra eksik diyorlar. Adam bi de bi güzel bağırdı bana iş öyle değil böyle yapılır diye. Bu kurumdaki çalışanların çoğu böyle. Çok rahatlar ve uyuzlar. Ya ben keyfimden dolanmıyorum değil mi o kadar. İşin halledilmesi gerekiyor. Bize yani özel sektörde çalışanlara karşı özel bi garezleri var çok kazandığımızı falan mı zannediyorlar ki. Öyle düşünüyorlarsa buradan söyleyeyim. Biz çok kazanmıyoruuuuuuz. O çalışmamıza göre karın tokluğuna çalışıyoruz valla :)

Amaaaan öyle işte bugün herşey üstüme üstüme geldi. Yazmazsam çatlardım. Yazdım rahatladım. :)