4 Eylül 2014 Perşembe

İÇİM ÜŞÜYOR...

Resmin benimle konuşmayı bıraktı be babam...
Neden konuşmuyorsun benimle bu aralar?
Oysa ki ben ne kadar çok istiyorum seninle dilimden kelimeler dökülmeden konuşabilmeyi.
Zaten artık başka türlüsü de mümkün değil ki...
Çok özlüyorum be babam seni.
Yaşarken de hiç yapamadığımız sohbetlerin hasretiyle içim üşüyor...
İnsan hiç yapmadığı bir şeyi özler mi, eksikliğini hisseder mi?
Hisseder be babam...
Hemde öyle bir hisseder ki...
Nasıl mı hisseder?
Küçük kardeşi her "baba" kelimesini söylemeye kalktığında, ne yapsam da konuyu değiştirsem diye düşündüğünde hisseder.
Kendi özlemimden geçtim de babam o fıstığım daha çok küçüktü.
Baba demek istiyordu.
Şimdi demiyor. Diyermiyor. Dedirtmiyoruz. Konuyu değiştiriyoruz.
Seninle ne çok anımız oldu be babam demeyi o kadar çok isterdim ki.
Ama yok ki yok...
İş güç telaşından göremedik ki birbirimizin yüzünü.
Seni arka arkaya en çok gördüğüm zaman senin son iki senendi...
Onda da zaten hastane odalarındaydık maalesef evimizde değil...
Neyse ben daha fazla devam edemeyeceğim be babam...
Sen konuş benimle fotoğraflarınla da olsa tamam mı?
Gir rüyalarıma özletme kendini...
Küsme bana. Sana layık bir evlat olmaya çalışıyorum.
Hep dualarımdasın...
                                    İlk gözağrın...